Eğriova Kampı

Aslında niyetimizi geçen hafta Perseid Meteor Yağmuru'nu izlerken bozmuştuk, asıl hedef Bolu Karagöl'dü. Amma velakin öyle olmadı :) 




Beypazarı girişinden sağa ayrılan stabilize yol bizi Karagöl , Eğriova ayrımına getirdi. Niyet Bolu olunca sola saptık ve her defasında olduğu gibi Bolu bizi çamlarla karşıladı :) 


10 km ötede Karagöl var, yol fena değil ama gittiğinize değmez. Göl ufak sevimli, fakat etrafı o kadar bakımsız ve pis ki girmemiz ve çıkmamız bir oldu. 


Milli Parklar işletmek için ihaleye verecekmiş, son anda ihale olmamış. İçeride sosyal tesis ve birkaç taş kulübe var. Temiz ve bakımlı olsa şirin bir yer olur. Fakat ne gezer... Ey okuyucu; eli kolu bu işlere eren biri isen Bolu Karagöl yardıma muhtaç. Biz de araştırıp devlet babanın bir merciğine naçizane bir şikayet yazacağız :(

20 km yol boşa gidildi, zaten de ne yapsak yağmur yer miyiz diye öğlen çıkmıştık, saat ilerledi. Hemen gölün karşısında bir piknik alanı var, oraya da bir göz attık. Hoşumuza gitmeyince bir cesaret vurduk Eğriova'ya.

Daha önce Beypazarı - Karaşar - Eğriova rotasını günübirlik motorla yapmıştık, merak edenler buradan buyursun. O zaman yayladaki çamaşırhaneleri görüp fotoğraflamaya üşenmiştik, bu defa başardık.


Belli ki bu çamaşırhaneler oldukça eski.  Üzerinde eski yazı kitabesi olanlar var. Yol üzerinde bile 3 tane gördük. Tam sayı nedir bilmem. İçerisi çok kötü durumda idi, iki ocaklık ve çamaşır dövmek için ortada bir yükselti vardı.  50 sene önce neler aklanıp paklandı, tokaçlandı buralarda Allah bilir. 

Yol aklımızda çok kötü kalmış. Motorla iyi yorulmuşuz anlaşılan, Doğu Karadeniz yaylalarından sonra bu sefer kaymak gibi geldi tabii. 


Eğriova Bozayı kamp alanını ardımızda bırakıp, yaylayı arkadan dolanıp kamp alanımıza vardık. Bir baktık ki 3-4 çadır daha var, bir de piknikçiler...

Çadırı kurarken çise başladı, ateşi de yaktık derken yedik mi kafamıza sağanağı :) Zor şer karnımızı doyurduk. Bizden başka herkes kaçtı. Yağmur gökgürültüsü falan falan. Metin de ben de ne yapacağımızı bilemedik. Zira sandalyeler filan hep ıslandı. Yolda Ayaş'tan bir bahçede durup patlıcan toplamıştık. Hasan Amca sağolsun sofrasına da buyur etti bizi. Yağmur çamur anlamayız o patlıcanlar közlenip kışlık hazırlanacak :) Öyle de oldu patlıcan, kapya, köz derken akşam oldu biz yorulduk.


Karar da veremedik yağmurdan ötürü kalsak mı kaçsak mı, Ertuğrul'un fikri ile tam olarak kaldık. Gece yağmur kesildi. 


Sabah hava mis gibi idi. Yine ateş yandı, semaver kaynadı. Derlendik toplandık ver elini tepeler. Gezerken yerleri incelemek adetimdir, bakın ne buldum.  


Sonra bir de bunlar var tabii. 



Gezinin kalanı çilek avına döndü. En karlı Ertuğrul çıktı. 


Bizi yağmurla karşılayan Eğriova vedasını yine yağmurla yaptı. Dönüş Benli Yaylası üzerinden oldu. Bu yayla benim favorim, yaz kış güzel. 



Orada yine bir kahve molası verip Kızılcahamam'dan eve döndük. Yolda Benli'nin çapkın delikanlısı köyün kızlarından birini yol kenarında kıstırmıştı, dedik gençler bu iş böyle olmaz büyüklerinize söyleyin hal çaresine baksınlar


Güzel bir kaçamak, çilekler, ahududular ve Hasan Amca'nın tazecik patlıcanları yanımıza kar kaldı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder