İki Şelale İki Göl...

Ankara'dan günübirlik alternatif bir rota arayanlara duyurulur, bu rota tam sizlik.... Bir günde 2 şahane şelale ve 2 göl görebilirsiniz ki bu görecekleriniz eften püften yerler değil, gözleriniz güzelliğe doyacak. Ayrıca yol da ayrı keyifli.



Bir pazar sabahı yine kısa bir hazırlık sonrası düştük yola, emektar piknik sepeti ve Edi ile Büdü  yine yolda :) 



Ankara İstanbul otobanından Bolu üzerinden Düzce'ye kadar gittik.


İlk durağımız Melen Çayı'nın çıktığı Efteni Gölü oldu. Tarım amacı ile göl kurutula kurutula bugünkü ufak alanına sıkışmış (1918'de 6700 Hektar iken şu an 158 hektar). 



Ben daha önce böyle bir yer görmemiştim. Gözlem amaçlı seyir kulesi ve iskele yapılmış. Suyun yüzeyi sazlık, sarı, beyaz nilüferler, su mercimeği ve adını bilmediğimiz onlarca bitki ile kaplı. 



Üzerinde böcekler geziniyor, içinde balık yavruları yüzüyor.  Suyun yüzüne bir anda bitkilerin arasından hava kabarcıkları fokurdayıp yükseliyor. Sazlıklarda kuşlar zıplıyor. Kurbağa sesleri,  kuş sesleri birbirine karışmış. Mavili, kırmızılı yusufçuklar uçuşuyor. 


Ertuğrul için bir biyoloji sınıfı oldu. Ne var ne yok diye bakınıp konuştuk, sonra iskelede oradan oraya koşuşturduk. Efteni Gölü onlarca göçmen ve yerli kuşa yuva olmuş, fakat biz kendilerini pek göremedik; yuvalarında yavruları ile ilgilendiklerinden. Ama yine şansımız yaver gitti. Adını bilmediğimiz kocaman beyaz kuşlara rastgeldik. Bekçi Osman Bey ile de ayaküstü sohbet ettik, çayını içtik. Yaz aylarında günlük 600 ziyaretçiyi buluyormuş. 





Suyu arttırma çalışmaları yapılıyormuş, plan 1 metre yükselmesi imiş. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin Kırmızı Listesine göre tehlike altındaymış. Onlarca kuş türü, bazıları endemik bitki türleri, balık, sürüngen ve memelinin yuvası bu alan umarız yok olmaz.



Sırada ise Güzeldere Şelalesi var. Efteni'den ayrılıp şelaleye giderken arkamızda gölü de gören güzel bir Düzce manzarası bırakıyoruz. Yol yemyeşil, sağlı sollu fındık bahçeleri, motorla gelsek ne güzel olur diye aklımızdan geçiyor. Yolda bir gözlemeciye uğrayıp karnımızı doyuruyoruz.






Güzeldere şelalesi de Efteni Gölü dibi Gölyaka ilçesinde, Düzce merkeze 28 km uzaklıkta. Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “Orman İçi Dinlenme Yeri” olarak tescil edilmiş. 



Girişte ücret ödüyorsunuz. Otomobil 12 TL, motosiklet 8 TL. Mesire yeri olduğundan hafta sonu kalabalıktı. Girişte bilet kesip beraberinde çöp torbası verdiler. Etraf temiz, mutlu olduk. Girince kocaman bir çayırlık alan mevcut, etraf orman. İhtiyaçlarınızı temin edebileceğiniz bir büfe, ufak bir lokanta, tuvalet (o kalabalığa rağmen temizdi) ve mescit var. Kamp yapmak için birebir, kamp yapma izni de var. Çadır başına günlük 20 TL.



Şelaleye gitmek için uzuuunca bir merdiven indik. Su sesi duyulurken bir anda şelale orman arasında görünüverdi. 



Bıçkı Deresi üzerinde 130 metreden çağlayan şelale gerçekten görmeye değer. Ertuğrul ile biraz inip çıkmak yorucu olsa da... Ormanın arasında incecik bir tül gibi salınıyor şelale. 




Gerçekten keyifli oldu. Kesinlikle kamp için yeniden geleceğiz. Çıkışta birkaç mola vermek zorunda kaldık. Eğer yaşlı biri ya da dizlerinde vs sıkıntı olan birileri gelecekse temkinli olmakta fayda var. 




Bir sonraki durak ise Samandere Şelalesi. Güzeldereden merkeze inip Samandere yoluna sapıyorsunuz ve merkezle Samandere arası yol biraz bozuktu doğrusu.


Fakat bu yolu tepmeye de değdi. Samandere Şelalesi bir tabiat anıtı. 


Gürül gürül akıp öyle bir iniyor ki yıllar yıllar içinde dibinde bir cadı kazanı oluşmuş. Suya bakarken insanın başı dönüyor. 
Şelale girişinde semaverde çay satıyorlar, şöyle odun ateşinde bir semaver çay alıp çardakta şelale eşliğinde çay keyfi yapabilirsiniz...



İlk kısmında çocukla bir problem yaşamazsınız fakat daha ilerideki iki ufak şelaleye inen merdivenler biraz kaygan, biz Ertuğrul'u o tarafa indirmedik. 


  


Harika bir yer öyle ki Tabiat Anıtı olarak ilan edilmiş, sonuna kadar da hak etmiş.  




Düzce merkeze uğramadan bir orman yolundan Abant'a yola çıktı. Yolda dikkatli olmalı, zira çöken yerler mevcut. Öyle gidilmeyecek gibi de değil. Tam motosikletle gidilecek yol, hele bide enduro falan varsa altınızda (anlatırken bile ağzımın suyu aktı)...





Etraf orman gülleri ile kaplı, yağışın da bolluğu ile sağda solda minik şelaleler oluşmuş. 40 kere durduk sanırım. Saat ilerlemese daha da dururduk. Yolda manzara tek kelime ile muhteşemdi. 






Abant' a gelmeden Sinekli Yaylasından geçtik. Küçük güzel bir yayla, tam kamp atmalık :-))




En sonunda ver elini Abant!!  Göl kenarına varınca Ertuğrul tutturdu ata bineceğim diye. Bir tur attık oğlumla ve çok eğlendik. O esnada Gökçen de etrafı seyre daldı, muhtemelen kafasından 'amaaan yarın yine iş' diye geçiyordu. 






Ufak bir kaçamak yaptık ve bir güne iki şelale ve iki göl sığdırdık. Daha ne ola !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder