Dünyanın Merkezi Sivrihisar

Unutmadan yazalım, tatili anıp azıcık mutlu olalım :)
Yola çıkarken her ne kadar bazı arkadaşlarım "şu devirde gps varken harita ne ya" dese de (Mehmet Can bu lafım sana) babamdan öğrendiğim gibi haritayı elime alıp bakmayı severim. Bu defa da yol üstünde eşek kulaklı Midas'ın memleketi Sivrihisar'ı gözüme kestirdim. Yani dünyanın merkezi... O nereden çıktı demeyin, ben Nasreddin Hoca'nın yalancısıyım :) Hoca'nın da dediği gibi inanmayan kalksın ölçsün :)


Nasreddin Hoca Sivrihisar'ın Hortu Köyü'nde doğmuş, 30'lu yaşlarına kadar Sivrihisar'da imamlık yapıp sonra hocasının peşi sıra Akşehir'e göçmüş.
Arif Nihat Asya'nın da dediği gibi
                       Bir beşik kalmış Sivrihisar'da,
                       Akşehhir'de bir mezar,
                       Sayesinde akraba olmuşlar
                       Akşehir ile Sivrihisar.

1500 civarında fıkra kendisine maledilmiş. İlkokul kitaplarımızın sevimli siması Hoca ile aynı sokakları yarım gün arşınladık.13 yüzyılda değiliz belki ama kendimizi az da olsa tarihe yolculuk yapmış gibi hissettik. Her köşe başında güzel bir Selçuklu eseri var. Dar sokaklar, arnavut kaldırımlar...
 


Karşımıza meydanda bir başına bir minare çıkıverdi, mescitsiz bir minare; "bu nasıl iş" diye etrafında dolanırken bir amca gelip "bak şu evin duvarında ibrik motifi var, onu çek " deyip akıl verdi. Yoğurt pazarının ortasındaki ahşap Kılıç Mescidi yanınca minare yalnız kalmış, çok zarif bir şekilde göğe doğru süzülüyor...

Öksüz Minare koyduk adını...
Orada tanıştığımız Cengiz Amca sonra bizi çay içmeye davet etti ve Metin ile koyu bir sohbete tutuştu. Bizi Sivrihisar Avcılar Kulübü'ne götürdü. Çay içmeye oturmadan Alemşah Kümbeti'ni gösterdi. Gözlerimizi alamadık... Üzücü yanı etrafın ve kümbetin içinin temiz olmaması. Kümbet 1321'de Melik Şah tarafından şehit kardeşi Sultan Şah için yaptırılmış. İki katlı sekizgen kümbet kesme mermerden yapılmış, çatısı ise tuğla ile örülmüş.



 Kapısının üzerindeki 9 satırlık Arapça kitabede
" Bu İmareyi büyük Emir-i ümeranın melik-i
meali ve mekarimi sahib-i hayr ve hasenat babası
Melikşah Bey yaptırdı. Allah tevfikini daim etsin
ve cennet yolunu kolaylaştırsın. Bunu Rahmet-i
İlâhiyeye sait ve gençlik çağında zulümle şehit
edilen kardeşi Sultan Şah bin Kiro Baltu için
yaptırdı. Allah Avf mağfiret etsin ve bunları
Cennet-i Firdevse iskân etsin. Yazan vecih-ül
hatiptir. Sene 728 (1327-1328)dir" yazmakta.





Alt kat sanduka, 6 basamakla çıkılan üstte ise mescit var. Üst kapı kilitli idi, giremedik. Alt kat şu an zaten boş, sanduka kaldırılmış. Girişin taş işçiliği harika, tezyinat çok ince ve geometrik motiflerin arasında, bitki motiflerinin ucunda incecik hayvan başları çıkıveriyor karşınıza. Muhteşem geometri, muhteşem süsleme, gözümüz gönlümüz bayram etti :) Yine tezhip yapma isteği uyandı bende, kapanmayan yara:)

Cengiz Amca ile Sivrihisar üzerine sohbet...

Alemşah Kümbeti'nin komşusu 67 ahşap sütun üzerinde 1275 yılına bu yana ayakta duran Sivrihisar Ulu Camii... Fakat şans bu defa yüzümüze gülmedi, restore ediliyor olduğundan cami ve ünlü ahşap minberini göremedik :( Kapının önünde ciğerci kedisi gibi dolanıp durduk. Restorasyona 1 yıl önce başlanmış ve 2 yıl sürmesi bekleniyormuş, kim bilir belki seneye görürüz; zira Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Kurtuluş Savaşı esnasında bir süre konaklayıp İcracı Vekiller Heyeti yani Bakanlar Kurulu' nu topladığı Cumhuriyet tarihimizin önemli tanığı Zaimağa Konağı (şu anda müze), Yunus Emre Türbesi, Nasreddin Hoca Evi ve Kibele'nin büyük tapınağı tabelasını görüp merak ettiğimiz Akbaş Çoban Köpeği Yetiştirme ve Üretim Çiftliği görülmeyi bekleyenler listesinde kaldı. Sivrihisar bizi mutlaka bir defa daha misafir edecek; öyle görünüyor :)



Cengiz Amca ile vedalaşıp yüzümüzü yıllardır geçerken uzaktan hayranlık duyduğumuz Sivrihisar'ın ihtişamlı kayalarına çevirip yürüyoruz (ki bu kayalıklar farklı eğitim rotaları ile kaya tırmanışı yapan arkadaşların uğrak mekanı olmuş) ve karşımıza Anadolu'nun en büyük Ermeni kiliselerinden Surp Yerortutyun çıkıyor.


Kilise metruk bir halde iken Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiş,  fakat ziyarete açık değil, zira etrafta kimse göremedik ve kapı kapalıydı. Her yanında güvenlik kameraları vardı. Nasıl olur bir türlü aklım almadı fakat yakın zamanda kilisenin melek kabartmalı güzel kapısı çalınmaya çalışılmış... Gerçi koca Bergama Zeus Tapınağı şu anda Berlin' deyse, kiliseyi söküp çalmadıklarına şükretmek lazım...



Bu hırsızlık eylemi yarıda kalsa da tamama ermiş olanı var, kilisenin komşusu Sivrihisar Saat Kulesi' nin pirinç çanı...
İlçe kaymakamı Mahmud Bey ve Belediye Reisi Hacı Mehmet Efendi  tarafından  1899'da yaptırılan Saat Kulesi'nin 300 kg çanı ve tokmağı 21 Aralık 2006'da çalınmış. 2007'de ise bulunmuş...  Ne demeli bilemiyorum artık...


Zaman ilerliyor, Ertuğrul mızmızlanmaya başlıyor ve Sivrihisar ziyaretimiz bu defalık bitiyor. Yola düşüyoruz, varolsun bu güzel belde bize bir sürpriz daha yapıyor. Yol üzerindeki uçak maketine Ertuğrul ile el sallıyoruz :) Sonradan meraklanıp bu 1/2 ölçekli maketi araştırıyoruz ve bakın neler öğrenip gurur duyuyoruz;

"1921 yılında Türk ordusunun envanterinde kullanılabilir durumda sadece 5 uçak bulunuyordu. Çeşitli cephelerde savaşmış uçakların bakımsız ve eski oluşları yeni bir uçağın alınmasını gerekli kılıyordu. Bunun üzerine seferber olan Sivrihisar Halkı tüm mal varlığını bir araya getirerek Türk Ordusu`na yeni bir uçak alınması için 4 bin lira bağışladı. Bağış ile alınan çift kanatlı Fransız yapımı Bregeue 14-B2 uçağına ise, "Sivrihisar Tayyaresi" adı verildi.
Kurtuluş Savaşı`nın ve halkın fedekarlığının sembolü olan "Sivrihisar Tayyaresi"Her şeyden önce Sivrihisarlılar, özelinde Anadolu halkının Kurtuluş Savaşı`na katkısının bir kanıtıdır. Sivrihisarlılar için büyük manevi değeri olan bu uçağın maketi Eskişehir - Ankara devlet karayolu üzerine inşaa edilmiştir. (http://www.sivrihisar.gov.tr)"


1 yorum: