Ankara Motosiklet Kulübü ile Mihalıççık - Gürleyik Gezisi

Hafta sonu tatil bitti, araba ile 1700 küsur kilometre yol yaptık, kilometreyi 2000' e tamamlamak lazım tabi, o kadar yoldan gelip apar topar oy verip Ertuğrul'u "en iyi arkadaşı " Meryem Teyze'ye bırakıp düştük yola, istikamet Eskişehir...

Ankara Motosiklet Kulübü'nün (AMOK) düzenleyip davet ettiği Gürleyik gezisine katıldık. Sabah buluşma yerine saatinde varamadık, pes etmek yok; madem Gökçen kandırıldı yola devam :)



Beypazarı'na kadar gittik, yolda benzinlikte mola veren ekibe katıldık. Motosiklette herhangi bir cc sınırlaması yok 250cc de vardı 1300 cc de, scooter' dan Hayabusa' ya Goldwing' e çeşit çoktu. Uzun zamandır aklımda olan Tenere ve V-Storm' u yakından inceleme şansım oldu (henüz ikisini de süremedim) ve duruşuyla ve artçının rahatını düşününce V-Storm ağır bastı açıkçası. Sonra ver elini Gürleyik, 35 motosiklet ve aileleriyle katılan 3 klüp üyesi arabalarıyla ve de kameralarıyla 165 km keyifli bir yolculuk oldu.

Beypazarı' nda kısa bir moladan sonra yola devam...








Çayırhan' ı geçince sola Mihalıççık'a doğru Gürleyik ve Sarıyar için yol ayrımı veriyor. Sola döndükten sonra ikinci kısa molamızı veriyoruz ve arkadaşlar yol hakkında kısa bir bilgilendirme yapıyorlar. Yol gidiş-geliş iki şerit, yolda tek sıra halinde sollama yapmadan sürüş yapılacağı belirtiliyor.

           



Gürleyik köyü Mihalıççık Eskişehir'e bağlı. Mihalıççık ile ilgili kısa bir tarihi bilgi vermek gerekirse "Osmanlı Devletine büyük hizmetleri olan ve Mihallı Akıncıları diye şöhret bulan Akıncıların Reisi Mihal Oğullarının Atası Köse Mihaldır. Köse Mihal Sarıcakaya ilçesi Mihalgazi nahiyesi yakınlarında Harmankaya Tekfuru(Beyi) idi. Köse Mihal ile Sultanönü Beyi (Tekfuru ) birleşerek Osman Gazi ile savaşmışlar, Köse Mihal’i esir etmiş ve yiğit bir kişi olduğunu görerek çok kuvvetli teminat ile serbest bırakmış sonra ikisi dost olmuşlardır. Köse Mihal Müslümanlığı (1308-1318) yılları arasında kabul etmiş Abdullah-Mihal ismini almıştır. Köse Mihal 1326 ‘dan sonra vefat etmiş. Kabri ilçemizin Ermenek köyüne (şimdiki Çalkaya köyü)  4 km. uzaklıkta Emremsultan tarafındadır.Mihalıççık Orhan gazi zamanıda Osmanlı topraklarına katılmış, dolayasıyla Mihal Oğullarında dirlik olarak kalmıştır. Mihalgazinin küçüklüğü ilçede geçtiği için "küçük" anlamında Mihalıççık olarak adlandırılmıştır. (www.gurleyik.bel.tr)" Ayrıca Mihaalıççık' ın kirazı meşhur ve her sene Temmuz ayında Kiraz Festivali düzenlenmekte. Bu sene 36. sı düzenlenmiş. Gürleyik Köyü adını köyün içinden geçen Gürleyik Çayı' ndan almaktadır. Gürleyik Köyü 5 mahalle yaklaşık 200 hane, ama evlerin ancak 5 te 1 i dolu 

Köy girişinde bir kahve ve ufak bir bakkal var. Biz motoru oraya bıraktık, biraz kahvede soluklandık. Çaysız krize giren Gökçen'i çayla ihya edip bir yandan da köy ahalisinden Hasan Yaşar (Tokat) Amca ile lafladık, çayını içtik. Hasan Yaşar Amca gönlü geniş, hoşsohbet biri. Doğma büyüme oralı. Bir süre başka şehirlerde yaşamış, sonunda köyüne dönmüş. O ilkokuldayken okuluna 137 öğrenci varmış, şimdi okul kapalı, sağlık ocağı kapalı. Köyde doğru dürüst genç kalmamış, hasılı köyün kaderi birçok köy gibi (Gökçen'in deyimi ile emekli köyü); terkedilmişlik. Hasan Yaşar Amca diyor ki "bu gidişin elbet dönüşü olacak". Karamsar olmakla beraber içimizden inşallah diye geçiriyoruz. Hasan Yaşar Amca da emekli, fakat boş durmayıp ihtiyacı olana keser, balta sapı yapıyor. İşin güzel yanı bu işi balta ile yontup planya kullanmadan yapıp eye ile düzeltiyor. Sohbet uzuyor, öğreniyoruz ki eşini yakında kaybetmiş. "Ağız tadı ile bir kavga edemedik 55 yıllık birlikteliğimizde" diyor, sulanan gözlerinden anlıyoruz ki eşini çok özlüyor. Allah herkese kavgasız, gürültüsüz evlilikler kısmet etsin. Sonra vedalaşıp yoldan aşağı iniyoruz, bir de bakıyoruz ki bir tabela, meğer Yaşar Amca ve arkadaşlarının bir müzesi varmış, sağa sola bakınıp arıyoruz, ama bulamıyoruz :(


Köyde fotoğraflayacak çok şey var...








Köy kahvesinden yollanıyoruz Gürleyik Şelalesine doğru...




Gökçen' i böğürtlenlerin tehlikeli dallarında kendimi dikenlerin içine ve de hayatımı da tehlikeye atarak topladığım organik dalından taze koparılmış böğürtlenlerle besledim :-P




Veeee varıyoruz sonun da Gürleyik Şelalesinin serin sularına...





Hasan Yaşar Amca' dan öğrendiğimize göre Gürleyik Çayı üzerin de 8 tane değirmen varmış evvelden ve tarihi çok eskilere dayanıyormuş. Kala kala biri kalmış, biz de onun yamacına değirmen mevkiine vardık. 



Gördüğünüz üzere manzara şahane, karelerde yok ama ortalık piknikçi kaynıyordu. Yüzenler, mangalcılar... Suyun rengi harika, ufak ufak bentlerin ardında göletler oluşmuş, millet keyifle suya giriyor. Biz 2 haftadır Isparta, Burdur, Antalya'da göl, deniz, kanyonların tadına bolca baktığımızdan burada seyirci olduk :)
Bir parmak su görünce "hah bi HES konduralım" zihniyeti buraya da gözünü dikmiş fakat ahali hukuksal olarak galip gelmiş, balıklar rahat etmiş :) 


Sonra merdivenleri tırmandık ve karşımızda değirmen... Değirmen 1700 yılında yapılmış, 2010'da da Odunpazarı Belediye Başkanı tarafından restore edilmiş. Memlekette çalışır haldeki sayılı değirmenden biri bu. Değirmenin sahibi 70lerinde olan Bahattin Amca'ya değirmen babasından, O'na da dedesinden kalmış. Maşallah sağlığı yerinde, hanımı ceviz ağacından düşmüş iki büklüm maalesef. Değirmeni Bahattin (Çoşkun) Amca çekip çeviriyor, çorçocuk başka işlerde... İşi öğrenen eden de yok. 60 küsür yıldır bu işi yapan Bahattin Amca'nın meraklısı, ununun talibi çok. Kendi buğdayını öğüttüğü gibi çevrenin de ihtiyacını karşılıyor. Biz de alıyoruz bu muhteşem undan.


Tesadüfen başka bir ekiple karşılaşıyoruz, Mis Başak firmasının sahipleri ile tanışıyoruz. Köksal abi bir de eski usul ekşi maya ile ekmek tarifi veriyor, bakalım Gökçen yapacak mı, merakla bekliyorum :) Annesi Bayburtlu, babası Antalya'lı, kendi doğma büyüme Ankara'lı olup işine neresi gelirse oralı olan sevgili Gökçen Bayburt aksanlı konuşması ile Mis Başak'ın Erzurumlu patron abilerinin sempatisi kazanıp onlar için odun ateşinde demlenen çaya ortakçı olup üstüne bir de brunch daveti koparıyor:) Sayesinde damat kontenjanından ben de çay içiyorum, çay da çay olmuş. İbrikte su, çaydanlıkta dem, ince bellide çay, manzaraya karşı çay içmek paha biçilemez...





Muhabbet de sarıyor,  ama yol uzun ve biz yorgun... Hem değirmen ekibi ile hem de AMOK'tan arkadaşlarla vedalaşıp yola çıkıyoruz.


Dönüşte Emrem Sultan Köyü' nden geçerken Hoca Ahmet Yesevi' nin müridi Yunus Emre'nin hocası ulu Alperen Taptuk Emre'nin türbesine uğruyoruz.


Taptuk Emre 13. yy. da yaşamış, Horasanlı bir Bektaşi Dervişi. Denen o ki Hacı Bektaş-i Veli Yunus Emre'yi yetiştirme görevini Taptuk Emre' ye bırakmış. Derviş Yunus Taptuk Emre Dergahına 40 yıl odun taşımış. Odunlar Taptuk Emre' nin dikkatini çekmiş ve Yunus' a sormuş "Ey Yunus ormanda eğri odun yok mudur ki bunların hepsi düzdür." Yunus ise " Ormanda eğri odun var olmasına var ama senin dergahından içeri odunun bile eğrisi giremez" der. 

Türbe kare şeklinde 6*6 mt boyutlarında inşa edilmiş, içerisinde 6 tane sanduka bulunmakta. Sandukaların Taptuk Emre, eşi ve çocuklarına ait olduğu düşünülmekte. Türbenin orijinal kapısı Ankara Etnografya Müzesinde sergilenmekte.

Taptukun tapusunda
Kul olduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idik
Piştik elhamdülillah...

Taptuk Emre' yi ziyaret ettikten sonra istikamet Nallıhan Kuş Cenneti...


Nallıhan Kuş Cenneti 1994 te Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alınmış, 170 civarında kuş türüne ev sahipliği yapmakta, göçmen kuşların uğrak noktası. Soyu tükenmekte olan kara leylek ülkemizde en çok burada bulunmakta ve bu güzelliği görmenizi tavsiye ederim. Kuş cennetinin etrafı ayrı güzel. Kat kat renk renk, üzerinde ot bile bitmeyen, erozyon nedeni ile şekilden şekle girmiş tepeler sanki başka bir gezegendeymiş hissi veriyor. 


Meraklısı için iyi bir yürüyüş parkuru....






Yolda talih yüzümüze bir kere daha gülüyor, karşınızda süper ay (supermoon)  :) Ay dünyaya çok yakın, bize hava atıyor, yol boyu göz kırpıyor. %14 daha büyük, %30 daha parlak... Bu yılın en yakın, en parlak dolunayı yol boyu bize eşlik etti...


Ay dolunay sessiz gecede
Ay bir anda düş yüreğime
Yanayım ben söz büyürken
Ay ben ay sana...



*Üzeri yıldızlı fotoğraflar AMOK bilgisi dahilinde paylaşılmıştır, Halil Efe' ye ve tüm AMOK ekibine teşekkürler...

5 yorum:

  1. tatil dönüşü bu postu görüp ,okuyan ben.. içim yine kıpır kıpır buraya en kısa zamanda gitmeliyim diyerek..bu ne doyumsuzluk yaa..ama süper bir post olmuş..bizdemi motosiklet alsak acabaaa??

    YanıtlaSil
  2. Tatil böyle bir şey, bağımlılık yapıyor,
    Dört teker bedenini, iki teker ruhunu taşır :-))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tatil bağımlılık yapmıyor :)gezmek gezmek yapıyor..eşimin tabiri ile gezme olsunda isterse cenaze olsun sana :)) leblebi al desem çoruma ,sigara al desem hiç üşenmeden samsuna gidersin diyor...böyle bir tutku benimki :))giderim ben..bu arada dört teker bedeni,iki teker ruhu taşıyor ya ben gezerken ayaklarımı kullanmayı seviyorum ???eee o ne taşıyor ??cevap :

      Sil
    2. Ayaklar ikisini birden taşır :-))

      Sil
    3. sususyorum..cevap süper :))

      Sil